Söylemesi Zor Fakat Çocuklar İçin Yararlı Bir Kelime “Bilmiyorum”

Söylemesi Zor Fakat Çocuklar İçin Yararlı Bir Kelime “Bilmiyorum”

Bir ilkokul öğrencisi heyecanla öğretmeninin yanına geliyor ve soruyor:

Öğrenci: Öğretmenim hemoglobin ne demek?

Öğretmenin önünde iki seçenek var:

  1. Öğrencisine derinlemesine olmayan yüzeysel bir cevap vermek.
  2. “Maalesef tam anlamıyla bilgim yok. Eğer öğrendikten sonra benimle de paylaşırsan çok sevinirim.” demek.

Öğretmen ikinci seçeneği seçiyor. Öğrenciye aynı seçenekte belirttiğim ifadelerle konuyla ilgili tam anlamıyla bilgisi olmadığını ve öğrendikten sonra onunla paylaşırsa çok mutlu olacağını belirtiyor.

Öğrencinin öğretmene bakan gözleri yerinden çıkacakmış gibi oluyor. İçini büyük bir heyecan kaplıyor. Düşmüş omuzları dikleşiyor ve hafiften gülümseyerek yutkunuyor, gözlerinin içindeki parlamayı nefesine katarak:

Gerrrrrçekten mi? Diye soruyor…

Öğrenci hızını alamayarak kendini okulun kütüphanesinde buluyor. O gün hiç daha önce kütüphanede geçirmediği kadar vakit geçiriyor…

Akşam eve gidiyor. Gider gitmez bütün aile bireylerine sorumluluklar veriyor, görevler yağdırıyor. Bütün ailenin tek bir derdi “hemoglobin” oluyor. Baba “Google” oluyor. Anne “Meydan Larousse”, Abla “uzman tv” , babaannene lojistik destek. Çocuk ise ekip lideri; herkesten fazla çalışıyor ve ailedeki herkesi bu kelimenin anlamını bulmak için motive ediyor. Her yerde “hemoglobin” aranıyor, bilgileri bir araya getiriliyor. Herkes kısacası hemoglobinin peşine düşüyor.

Ertesi sabah herkesten önce sınıfa geliyor ve öğretmenin gelmesini bekliyor…

Öğretmenin kapıdan içeri girmesiyle yerinden ok gibi fırlıyor ve öğretmenin yanında bitiyor… Tarif edilmez (anca yaşanır) bir heyecanla:

Öğrenci: Öğretmenimmm size hemoglobinin ne olduğunu öğretmeye geldim…

Öğretmen: Aaa gerçekten mi? Çok mutlu olurum.. Fakat arkadaşların da kelimenin ne anlama geldiğini bilmiyor olabilir. İstersen onlara da geldiklerinde soralım belki onlar da seni dinlemek isterler.

Çocuğun gözlerin içindeki parıltı düzeyi maximum seviyeye çıkıyor. Sesi titreyerek ve yutkunarak tekrar soruyor:

Gerçekkkkten mi?

Öğretmen diğer öğrenciler geldiğinde durumu anlatıyor. Tüm öğrenciler arkadaşlarının bu kadar emek verdiği, ailesiyle birlikte ne olduğunu çözmek için mesai harcadığı şeyin ne olduğunu öğrenmek istiyorlar.

Tüm sınıf birlikte bir ders saati belirliyorlar. Ve o ders saatinde öğrenci kavramla ilgili yaptığı derin araştırma ve incelemelerin hepsini paylaşıyor.

Öğrenci derinlemesine bir şekilde hemoglobin kavramının altından girip üstünden çıkıyor. Öğrenciler merakla arkadaşlarını dinleyerek onlar da kavramı öğrenmiş oluyor. Tüm sınıf öğrenciyi alkışlıyor.

Çocuk daha önce yaşamadığı bir heyecanı, mutluluğu ve öğrenmeyi yaşıyor.

Ertesi gün öğretmenin yanına farklı alanlarda farklı farklı araştırmalar yapan gözlerinin içi karanlığı bile aydınlatacak şekilde parlayan bir sınıf dolusu çocuk geliyor. Ve hepsi teker teker soruyor:

“Öğretmenim size ve arkadaşlarıma ……….. öğretebilir miyim?”

Hadi başa dönelim! Ya öğretmen 1. seçeneği seçseydi?

Öğretmen öğrencinin sorduğu soruya yüzeysel bir cevap verir. Öğrenci “haaa hee he he” diyerek yerine oturur ve film biter.

İki öğrenme, gelişme ve geliştirme süreci arasındaki fark? 🙂

Sadece tek bir fark var: “Bilmiyorum” “Bilmeyebilirim”, “Öğrenebilirim…”, “Sen de bana öğretebilirsin.”

Daha çok çocuklarımıza, öğrencilerimize “bilmiyorum” kavramını kullanacağımız güzel günlere….


 

Barış Sarısoy / twitter: @barissrsy 

Yazar

Akademik Koordinatör & Eğitmen

6 comments

  • Bilmiyorum, öğrenebilirim demeyi, Çoook iyi öğrendim. Teşekkürler Barış, yüreğine saık öğrenme yoldaşım.

    • Sedat hocam ne güzel ki birlikte bilmiyorum, öğrenebilirim, senden öğrenebilirim dediğimiz bir öğrenme çemberimiz var, yoldaşlığımız var..Teşekkürler değer katyığın için.

  • Çok doğru. En iyi öğrenme ve ögretme metodu bence. Doğru bilgiye ulaşmanın, akılda kalıcı bir yolu. Araştırarak öğreniyorum;)

    • Özlem hocam kesinlikle öyle, önemli olan ise çocuğu dıştan gelen yönergelerle araştırmaya yönledirmek değil, içten geleni desteklemek ve açığa çıkmasına izin vermek. Ne yazık ki öğrtmenlerimiz çoğu zaman çeşitli kaygılarla içten geleni engellemek durumunda kalıyorlar…

  • Descartes’ın “Biliyorum, öyleyse varım!” yerine “Düşünüyorum, öyleyse varım!” demesinin eğitimsel arka planı ancak bu kadar güzel örneklendirilebilirdi, tekrar tebrik ederim. Yazının içerikten taviz verilmeden, vurucu ifadelerle öyküleştirilip kısa tutulması da yazım üslubu açısından ayrıca takdire değer…

    • Mustafa hocam yorum için çok teşekkür ederim. Sanırım bilmiyorum, bilemeyebilirim dediğimiz anda “öğrenme” süreci başlıyor.Eğitsel olarak da öğretimin tüm paydaşlarıyla bu zihinsel bakışın benimsenmesi gerektiğine inanıyorum. Ki “gerçek öğrenme” süreci başlayabilsin..Tekrar teşekkürler.

Bir yanıt yazın