STEM yada FETEMM yani Fen-Teknoloji-Mühendislik-Matematik eğitimi artık bir çoğumuzun aşina olduğu bir kavram. Ülkemizde yapılan, yapılmaya çalışılan güzel uygulamaları görüyor ve çoğu zaman hayranlıkla takip ediyoruz.
Peki, bu kavram genele yayılıyor mu? Yayılabilir mi?
STEM eğitiminde amaçlardan biri belki de en önemlisi anlamlı bir öğrenme ortamı yaratarak öğrencilerimizin hayata hazır, üretken bir birey olarak yetişmesini sağlamak. Şüphesiz bu fırsatı öğrencilerine verecek eğitim kurumları gerçekten fark yaratacak kurumlar olacaktır. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde karşımıza hiç duymadığımız meslekler çıkacağı aşikar. Bundan 30 yıl önce bugün olan mesleklerin adlarının telaffuz edilmemesi gibi. Bizler eğitimciler olarak öğrencilerimizi bu henüz isimlerini bilmediğimiz meslekleri yapabilecek kapasitede yetiştirmeliyiz. Bu yüzden STEM eğitimi önemlidir ve kanımca önemi giderek artacaktır.
Bu denli önemli olan bir eğitimi kimler veriyor? Ülkemizde bazı eğitim kurumları bu eğitimi verirken genele baktığımızda bu oran bir hayli düşük. Özel kurumlarda ise bu oran göreceli olarak biraz daha yüksek.
Ben bu yazıda bir teknik lise mezunu olarak STEM eğitiminde Meslek ve Teknik Liselerin öneminden bahsetmek istiyorum. STEM eğitimine ve yapılanlara baktığımda aklıma teknik lisede geçirdiğim yıllar geliyor. Ben, Sultanahmet Teknik Lisesi Makina Ressamlığı Bölümü mezunuyum. Okulumuzda normal lise fen bölümü müfredatına ek olarak haftada 10 saat atölye, tasarı geometri ve konstrüksiyon gibi muhteşem dersler okurduk. Lise hayatımız boyunca öğrendiklerimizi anlamlandırmak için üretim aşamasının her bölümünde vakit geçirdik. Öğrendiklerimizi nerede kullanacağımızı sorgulamıyorduk çünkü aynı anda kullanıyorduk. Ben hiç bir zaman gördüğüm matematiğin nerede kullanılacağını sorgulamadım çünkü pazartesi gördüğüm matematiği salı günü atölye çalışmasında kullanacağımı biliyordum. Eğer onu öğrenmezsem salı günü çizeceğim dişli çarkın hesaplarını yapamaz, dolayısıyla projemi teslim edemezdim. Fizik dersinde dişli çarkları iyi öğrenmeliydim. Gücü nasıl ilettikleri önemliydi. Çizdiğim modelin farklı bakış açılarını göstermeliydim ki modelini çıkaracak arkadaş rahatlıkla ne yapacağını anlayabilsin. Konstrüksiyon dersindeki sınav sorumuz “Boğaziçi köprüsüne aynı anda kaç araç bulunabilir?” idi mesela. Matematik öğretmenimiz, İsa Ata arada atölyeye gelip bakardı ne yapıyoruz diye. Atölye hocamız, belki de okuldaki babamız, Zeki Şen hocayla hep irtibat halindeydiler. Bence bundan daha güzel bir disiplinler arası ilişki olabilir miydi? Hele bir tasarı geometri dersimiz vardı ki belki tüm öğretmenlik hayatımda yaptığım her işin arkasında o dersin etkilerini hissetmişimdir.
Evet bu anlamda STEM bana hiç yabancı gelmedi. Belki teknolojiden bu kadar bahsedince akla hemen robotlar, programlar falan geliyor ama benim aklıma lise yıllarım, bilyeli araba yaptığımız çocukluğum geliyor. Büyüklerimin anlattığı Köy Enstitüleri geliyor. Yani STEM bizim DNA’mızda var esasında…
Biz kocaman masalarda çizerdik projelerimizi. Şimdi Autocad’de çiziliyor ama yapan yine yaratıcı beyinler…
Bütün bunlardan bahsetmemin sebebi bana göre şu an STEM uygulamalarının yapılabileceği en etkili kurumların başında meslek ve teknik liselerin gelmesidir. Eğer bir de teknoloji ile desteklendiklerinde çok güzel projeler ve başarılar ortaya çıkacaktır…