Okulda Kullandığımız Dil ve Sözcüklerin Gücü

Okulda Kullandığımız Dil ve Sözcüklerin Gücü

“Öğrenciler, öğretmenlerin kullandığı dile göre iyi ya da kötü performans sergilerler. “

Biz öğretmenler dönemde iki kez her sınıfın şube öğretmenleriyle öğrencileri tek tek değerlendirdiğimiz toplantılar yaparız. Dikkat ediyorum da bu kurullarda en çok kullanılan sözcük: “Ama”

Bu sözcüğü kullanmayı o kadar otomatikleştirmişiz ki “Ama” sözcüğünü kullanmadan konuşmayı denediğimiz bir toplantıda kendimizi yabancı bir dilde konuşuyormuşuz da uygun kelimeyi bulamıyormuşuz gibi hissediyoruz. Bu duraksamalar, hepimizi ister istemez gülümsetiyor. Böyle farkındalık oyunları bir süreliğine dikkat etmemizi sağlasa da kendini kendini imha eden  bu sözcükle isteyerek ya da istemeyerek o kadar çok haşır neşiriz ki “Zeki ama çalışmıyor.” klişesinden bir türlü kurtulamıyoruz.

“Ama” sözcüğü yerine uzmanlar “ve” sözcüğünü kullanmayı önerseler de kanaatimce bunun Türkçe söz dizimine uymayan aptallaştırıcı bir etkisi var. Bu nedenle ben, cümleleri bölmek, “ama” diyeceğimiz yere hayali bir virgül koymak, bir nefes almak ya da yutkunmak taraftarıyım.

“Çocuğunuz zeki (,) potansiyelini kullanabilmesi için birlikte neler yapabileceğimize bir bakalım.”

Aslında çocuğun zeki olduğunu söylemeye bile gerek yok. Bunu duymak, çocuğun performansıyla kendi becerilerini özdeşleştiren ebeveynlere iyi gelse de yapılan araştırmalara göre “zeki” olduğunun onaylanması çocuklarda risk almaktan ve güçlüklerden kaçınmak gibi ters bir etki yaratabiliyor.

Bir diğer takıntılı konumuz  “ben dili” kullanımı. İletişimde “ben dili” kullanacağız derken öğrencilerin alay konusu olmaktan kurtulamıyoruz.

Ben dilinde karşındaki insanın davranışının sende bıraktığı somut etkiyi ya da duyguyu ifade etmen gerekiyor; ancak bu etkiyi ifade edecek doğru kelimeyi bulamayan bazı öğretmenler her seferinde çok ama çok üzülüyor. Nasıl mı?

“Kitap okumadığınız zaman çok üzülüyorum.”

“Beni dinlemediğiniz zaman çok üzülüyorum.”

“Derse zamanında gelmediğinizde çok üzülüyorum.”

Bir keresinde bir ders gözlemi esnasında bir birinci sınıf öğrencisi bana dönüp “Bu öğretmen de her şeye üzülüyor!” deyince gülmekten kendimi alamamıştım. Üzülüyorsun da ne oluyor? Senin üzülmenin çocuklara faydası ne? Biri böyle dediğinde beynimin içinde Kemal Sunal konuşmaya başlıyor:  “Vah canım!”

Öğretmenler olarak duygularımızı ifade etmek için zengin bir söz dağarcığımızın olması gerekiyor ki kendimizi öğrencilere, velilere, çalışma arkadaşlarımıza doğru yansıtabilelim.

“Ama” lardan, “şey”lerden, “hani” lerden, “aynen” lerden, “anlatabiliyor muyum”lardan, “mesala atıyorum”lardan bizi kurtaracak ve eğitim jargonuna hakim olmamızı sağlayacak olan şeyin ise alanımızla ilgili çok çok okumak ve az biraz farkındalık olduğunu düşünüyorum.

Aysun Yağcı

Yazar

Ayhan Aydın, “Eğitim Hikayedir” adlı kitabında eğitimi en çok benimsediğim haliyle şöyle tarif eder: "Eğitim, her şeyden önce empatik, farkındalık, duyarlık, sevecenlik, nezaket, hoş görü, anlayış ve sevgi gibi duygusal dönüşümleri kazandırma amacına dönük örüntülerden oluşmalıdır. Bu bağlamda hikaye insanların içinde yaşadıkları hayata ve kendilerine bakabilecekleri bir aynadır. Gerçekte hikayenin insanoğlunun bütün bilgeliğini, örtülü ya da açık hastalıklarını yansıtan gizemli bir gücü vardır. Bu nedenle eğitim, bir bakıma hikaye anlatma ve anlama sanatıdır." İşte bu yüzden eğitimle ilgili tüm yazılarım bir hikayeyle başlar.

8 comments

  • Ve yada ama yerine Benim kullandığım ” bununla birlikte” kalıbı var tavsiye ederim öğretmenlerimize

  • asalak sözcüklerden kurtulmuş bir konuşma kulağa ne kadar temiz ve etkili geliyor…. bunu yapabilmeyi gayret etmek lazım.. yazınızda çok haklısınız Aysun hocam…. o zaman okumaya devam.

  • Eğitim öğretimde dil ve anlatım içler acısıdır.Toplumsal yaşamda da böyle değil mi? Edebi eserlerdeki dile yükselmenin güvenilir yolu, bu eserlerden kana kana yararlanmaktır bence.Altı kişiye bir kitap düşüyormuş. Hastalığın nasıl sağaltılacağı burada saklı.

  • Birde ara sira yer değiştirmeli öğretmen kürsüsünden, makam gibi hissettigi masasindan inip siralara oturmali,ogrenciye bende sizdenim demeli,sizin bedeniniz küçük benim ki büyük farkimiz sadece bu,ben bir kac adim ondeyim onceden ogrenip bilenim senin icin,sana yasaminda yoldaş olmak gelisme sürecinde elinden tutup birlikte en yukariya ziplamak icin senleyim demeli,ogretmeninde surekli ogrenmeye devam ettiğini, gelişime acik olduğunu görmeli çocuklar. Küçücük gözler kocaman bir ruhun penceresi bunu görebilirler, dediğiniz gibi dogru bir ifadeyle.Bir egitimci öğrenmeyi okumayi asla birakmamali.Güzel günlere. 😉

Bir yanıt yazın