Okul öncesi öğrencileriyle çalışan bir öğretmen olarak ilk öğrenme stilleriyle tanıştığımda heyecanla öğrencilerimin hangi öğrenme stiline sahip olduklarını bulmaya çalışmıştım. Ama aldığım eğitimler, bu konuda okuduğum yazılar arttıkça ve buna kendi tecrübelerim de eklenince 0-6 yaşta çocukların her stile göre desteklenmesi ve farklı istasyonlarla öğretimin çeşitlendirilmesi gerektiğine inandım. Öğretmenlerin her öğrenme stilinin özelliklerini ve kendi öğrenme stillerini bilmeleri gerekiyor. Sınıflarındaki öğrenme ortamlarını hazırlarken de güçlü olmadıkları ya da tercih etmedikleri stilleri de gözönünde bulundurup bu konuda bilinçlenmeliler. Sınıftaki her çocuğa ulaşmak ve farklı seviyelerdeki çocukları da öğrenme ortamlarının içine sokmak her öğretmenin amacıdır. Bu sebeple, çoğu zaman zorlandıkları ilgi alanlarına göre farklılaştırılmış ders planlarken de farklı öğrenme stillerine sahip olan çocuklara göre hazırlanan istasyonlar işimizi kolaylaştıracaktır. Şimdi isterseniz öğretmenlerin öğrenme stillerine bakalım ve kendi sınıflarımızı yeniden gözden geçirelim.
Küçük çocuklarla çalışırken yüreğini de ortaya koyan öğretmen, yani çocukları sarıp sarmalayan velilerin deyimi ile hem anaç hem de tatlı sert öğretmen olmak , dokunsal olmak. Her çocuğu kendi hızında olduğu gibi kabul eder. Sınıf arkadaşlarının arasındaki rekabetten çok içsel motivasyon geliştirir. Bu öğretmenlerden sürekli yapabileceğinin en iyisini yap, sözlerini duyarsınız. Sınıf ortamı sıcak ve sevgi doludur. Öğrencilerini severler, onların ne hissettiklerini önemser ve dikkate alırlar. Bu tarz öğrenciler bunu dikkate alan öğretmenler ile gelişebilecekleri en üst seviyeye çıkarlar. Hazırladıkları öğrenme ortamlarıyla dokunarak öğrenmeyi desteklerler. Hani bazı öğrenciler aradan yıllar geçmesine rağmen bazı öğretmenleri unutamazlar ya, işte bunlar genellikler dokunsal öğretmenlerdir.
İşitsel öğrenme tarzına sahip öğretmenlerde, sınıflarında yavaş enstrümental müziğin çaldığı sakin bir ortam yaratır. Çocukların konuşmasına fırsat verir ama birbirlerini dinlemelerini de dikkate alır. Farklı anlatım yöntemleri kullanır, hikaye zamanlarında sesinin tonunu ilgi çekici kullanır ve en yerinde duramayan öğrencisinin bile dikkatini çekmeyi başarır. Sınıflarında küçük ve büyük gruplarda tartışma ortamları yaratır. Sordukları sorularla merak uyandırır ve her söyleneni dinler. Sınıflarında orf yöntemlerini, şarkıları, parmak oyunlarını ve tekerlemeleri çok iyi kullanır. Yaşam boyu eğitime açık ve öğrenmeyi bir yaşam biçimi haline getirmiştir.
Yapılan araştırmalar küçük çocukların öğretmenlerini her zaman güzel ve bakımlı görmek istediklerini söylüyor. Görsel bir öğretmen sınıfında düzenli bir ortam sunar, birçok renk kullanır, renk uyumuna ve panolardaki görsel materyallere özen gösterir. Öğrenme ortamlarında resimlere, videolara çokça yer verir. Sınıfında çok planlıdır ve hataları hemen farkeder. Konuşurken kısa ve anlaşılır cümleler kurar. Henüz okuyup yazamayan çocuklar için görsel ipuçlarını değerlendirmek çocukların bu yöndeki gelişimlerini oldukça destekler. Ayrıca konuşulan konuları, grafik gibi yöntemlerle kağıda yansıtmak yani görselleştirmek bu yaştaki çoğu çocuğun anlamlı öğrenmesini kolaylaştırır. Matematik gibi çocuklara karmaşık gelen konuların öğrenilmesinde görselleştirmek çocukların öğrendikleri bilgileri kavramalarına yol açar.
Gelelim yerinde duramayan, sürekli hareker eden kinestetik öğretmenlere. Küçük çocukların hemen hemen hepsinin harekete ihtiyacı vardır. İyi bir okul öncesi eğitimcisi çember zamanını 8 dakikadan daha uzun yapmaz ya da 6. Dakikadan sonra bir hareket yaratıp çocukların dikkatini tekrar toplamayı başarır. İşte kinestetik öğretmenler bu konuda çok başarılıdır. Derslerinde drama ve grup oyunlarına bolca yer verir. 40 dakikalık bir dersi planlarken sakin-hareketli dengesini planlar. Öğrencisini tanır ve onun dikkatinin dağıldığını gördüğü anda onu hareketli bir eylemin içine sokar. Çocukların dürtüsel davranışlarına belli ölçülerde göz yumar ve bu öğrencilerle anlaşma yoluna gider. Bu tarz çocuklarla güç savaşına girmez çünkü onları anlar. Bu çocuklara dokunarak onları kabul ettiğini belli eder, sınıfta iyi oldukları alanlarda onları yüceltir. Dersler sırasında onlara hareket edecekleri ortamlar yaratarak öğrenimi zenginleştirir.
Her insan çevresindeki bilgiye ulaşırken bir ya da iki duyusunu daha yoğun kullanır. Bu yoğun kullandığımız duyularımız da bizim öğrenme stillerimizi gösterir. Öğretmenler olarak bizlerin amacı öğrencilerinin, bütün duyuları ile öğrenmelerini sağlamaktır. Yapılan araştırmalar öğretmenlerin ders anlatırken çoğu zaman kendi stillerini tercih ettiği ve bu konfor alanlarından çıkmak istemedikleri yönündedir. Eğer biz konfor alanımızdan çıkmazsak çocuklara da kendi konfor alanlarından çıkmamayı öğretmiş oluruz. Bizler, sınıf ortamlarını ve derslerini planlarken her öğrenme stiline yer vermeli ve öğrencilere, hem tercih ettikleri hem de etmedikleri duyularını kullanma olanakları sağlayarak gerçek öğrenmeye ulaştırmaya çalışmalıyız.
Yazar: MGUSP Katılımcısı İpek Dayanıklıoğlu
Kaynakça:
- Learning Styles Eğitim Notları-Steve Barkley