Eğitimde bireysel farklılıkların varlığı ve bu bireysel farklılıkların öğrencilere sunulan eğitim ve öğretim açısından büyük ölçüde dikkate alınması gerektiği anlayışı, o veya bu şekilde hepimizin kulağına çalınmıştır.
Şundaki eğitim modelimiz açısından şimdilik böyle bir şeyin varlığı çok zor olsa bile, sözde ve felsefi anlamda varlığından sürekli söz edilmesi, bizim için bu konunun önemsenmesi gerekliliğini hatırlatan bir uyarıcı olmuştur hep.
Özellikle eğitim kalitesi yüksek ülkelerde, farklılaştırılmış öğretim gibi modellerle bu anlayışlar uygulamada da anlamlı hale getirilmiştir.
(Sınıftaki bireysel farklılıklara göre öğrenme sürecinin düzenlemesini gerektiren “Farklılaştırılmış Öğretim” modeli hakkında bilgi için: https://ogrenmeyoldasi.com/hepimiz-farkliysak-neden-ogretim-farklilastirilmis-degil/)
Farklılıklara eğitim ve öğretim içerisinde bu kadar önem verildiğinin ifade edilmesi ve sınıfların, okulların bu modele göre düzenlenmesi gerekliliğinin savunusu, bir soruyu daha beraberinde getiriyor:
- “Bu anlayışları öğrenme ortamına taşıyacak ve öğrenme sürecini öğrenci farklılıklarına göre düzenleyecek öğretmenlerin bireysel farklılıklarına ne ölçüde önem veriliyor?”
Her insanı diğerlerinden ayıran kendine özgü ve farklı becerileri, yetileri vardır. Bir kişinin yetenekli olduğu veya başarılı olduğu bir alanda başka bir kişinin de aynı şekilde yetenekli ve başarılı olmasını beklemek maalesef yerinde bir beklenti değildir.
Tek tip olmak ya da olmamak arasında kalan eğitim sistemimizin genel yapısına baktığımızda, nasıl ki öğrencilerin bireysel farklılıkları uygulamada önemsenmiyorsa öğretmenlerin de bir o kadar bireysel farklılıkları, kendilerine özgü yetenek ve ilgilerinin de aynı ölçüde önemsenmediğini gözlemleyebiliriz.
Bunu en iyi görebileceğimiz tablo ise öğretmenlere sunulan müfredat ve senelik kazanım paketleridir.
Öğretmenlerin, kendilerine sunulan eğitim programını ve öğretimi düzenlemeleri için gerekli kılınan bazı koşulları tek tip öğretmen anlayışına göre kurgulandığı ve bireysel farklılıkları, güçlü ve zayıf yönleri dikkate alınmadan yürürlüğe geçirildiğini gözlemleyebiliriz.
Öğrencilere sunulan kazanımların sabit, zorunlu olması bu konunun en öne çıkan olumsuzlukları arasında yer alıyor. Bunun yanında öğretmenlerin kazanım ve içeriklere ayıracakları zaman dilimlerinin sabit tutulması, onların hem kendi hızlarını ayarlamalarına engel olacak, hem de öğrencilerin öğrenme hızlarındaki farklılıkları göz ardı edecek şekilde müfredatla birlikte sunuluyor.
Öğrenme süreçleri açısından da durum maalesef benzer şekilde ilerliyor. Öğretmenlerin kazanım ve içeriği yetiştirme kaygısına girmesi onların belirli yöntem ve teknikler dışında alternatif kendi güçlü oldukları, sevdikleri ve ilgi duydukları yöntem ve tekniklere, öğrenme araçlarını kullanmalarına engel oluyor.
Öğretmenlere sunulan fiziki şartlara bakıldığında ise tablo aynı! Sınıf ve okul yapıları birkaç öğrenme etkinliğine uygun biçimde hazırlanmış durumda…
Bir başka konu ise öğretmenlere zorunlu olarak sunulan mesleki gelişim çalışmaları! Çoğu öğretmenin korkulu rüyası o seminer dönemleri… 🙂
Bu çalışmalar öğretmenlerin kendi ilgi, yetenek ve mesleki beceri eksikliklerine göre seçim esnekliği tanınmadan, zorunlu tutuluyor. Merkezi bir sistem tarafından veya okul yönetimleri tarafından planlanan bu mesleki gelişim etkinlikleri sınıflara sunulan tek tip öğretim programları gibi öğretmenlere sunularak onların bireysel farklılıkları inkar edilmiş olunuyor.
Singapur gibi eğitim kalitesi üst düzey ülkelere baktığımızda, “sınıflarını en iyi tanıyan ve kendi eksik taraflarını en iyi keşfeden yine öğretmenler olacaktır” anlayışıyla öğretmenlere kendi sınıflarında yapacakları uygulamaları güçlendirmesi için mesleki gelişim eğitimlerinde seçim hakkı veriliyor. Öğretmenler bu doğrultuda, senelik mesleki gelişim bütçesine sahip oluyor ve kendi ilgi, yetenek ve eksikleri doğrultusunda mesleki gelişim eğitimlerini planlayarak bu bütçeyi değerlendiriyor (Karlı, 2013).
Öğrencilerin bireysel farklılıklarını bu kadar yoğun bir şekilde konuştuktan sonra, neden bireysel farklılıklara dayalı bir eğitim sistemini sınıflara taşıyamadığımızın cevabını, öğretmenlerin bireysel farklılıklarının da olduğundan pek söz etmeyişimizden ve buna yeteri kadar önem vermiyor oluşumuzdan alabilme ihtimalimiz yüksek. Sanırım, biraz da öğretmenlerin bireysel farklılarını konuşmaya ihtiyacımız var.
Kaynakça:
- Karlı, K. (2013). Dijital Bilgelik Yolculuğu İçin Öğrenme Yoldaşlığı. İstanbul: Lead Türkiye Yayınları
Barış Sarısoy / twitter: @barissrsy
Dersane öğretmenleri birkaç kurumsal dershane dışında meslek hayatları boyunca neredeyse hiç hizmet içi eğitim almıyor. Milli eğitimin öğretmenleri konferans salonlarına doldurarak uzaktan eğitim adı altında yaptığı eğitimler de malum. CV’sinde sadece mezun olduğu okul ve çalıştığı okul adı dışında hiçbir şey yazmayan binlerce öğretmen var. Bir kısmıyla işe alım süreçlerinde görüşüyoruz. Moralinizin bozulmamasına imkan yok. Zaman ve para kısıtlamanız olmasa hangi eğitimi almak isterdiniz diye sorduğumda çoğu bir cevap veremiyor. Bireysel farkılıkları ön plana çıkarabilmek için öncelikle öğretmenlerin mesleki farkındalıklarının olması gerektiğini düşünüyorum. Öğretmenin mesleki gelişimine harcayabileceği bir bütçenin olması gerçekten çok iyi olurdu. Öğrencilerin ve öğretmenlerin bireysel farklılıklarıyla zenginleşen bir eğitim hepimizin ortak hayali. Tartışılması gereken önemli bir konuya daha parmak bastığınız için teşekkür ederiz Barış Hocam.
Aysun hocam öncelikle yorumunuz ve paylaşımınız için teşekkür ederim. Bireysel farkındalık noktasında tamamen katılıyorum size… Öğretmenler bireysel olarak gelişmeye ve değişmeye önem verdikçe sistemde kendiliğinden değişmeye ve gelişmeye başlayacaktır diye düşünüyorum. Değişim içten dışa doğru gerçekleşiyor. Eğitimciler olarak bazı şeylerin çok fazla dışarıda gerçekleşmesine odaklanmış durumdayız. Sizin de bahsettiğiniz gibi, öğretmenlerin mesleki gelişimi bu durumun en sorunlu noktalarından biri. Umarım daha çok mesleki farkındalığa erişerek, dışarısının da bu doğrultuda değişmesini sağlayabiliriz…
Pingback: Neden Öğretmenlere Daha Fazla Mesleki Özerklik? | Öğrenme Yoldaşı