İmdat Demeyi Bilmeli İnsan

İmdat Demeyi Bilmeli İnsan

Çiftçi Mehmet, karısına ertesi gün tarlayı süreceğini söyler. Sabah olunca traktörün yanına gider fakat yakıtın bittiğini görür. Mazot almak için yürümeye başlar. Yolda tavuklara rastlar. Yem atılmadığını anlar ve biraz mısır almak üzere ambara girer. Ambarda yerde duran bazı çuvallar görür. Çuvallar kendine patatesleri hatırlatır. Patateslerin olduğu yere doğru yürürken yolun üzerinde bir kenara yığılmış odunları fark eder. Evde oduna ihtiyaç olduğunu düşünür. Yığından birkaç parça odunu kucağına alır.

Tam dışarı çıkarken topallayan bir kuzuya rastlar. Odunları yere bırakır. Kuzuyu yakalamaya çalışır. Bu arada karısı pencereden bağırır ve kümesten yumurtaları almasını söyler. Kuzunun peşini bırakır, kümese gider. Kümesin kapısının çok eskidiğini görür. Gelmişken kapıyı onarayım der. Fakat yanında hiçbir alet yoktur. Aletlerini almak için eve doğru yürürken birden durur ve düşünür…

Bugün öğrencilerle Çiftçi Mehmet’i okuyarak başladık güne. Öğrencilerime “Çiftçi Mehmet” durup ne düşünmüştür diye sorduğumda hiçbir işini yetiştiremediğini fark etmiştir dediler.

Çiftçi Mehmet’i bir hafta boyunca işledik. İşlerini nasıl daha iyi  yapabilirdi diye düşündük durduk. Planlama yapmanın önemini belirttiler. Planlama yapsaydı yetiştirirdi işlerini dediler. Kendileri de bir günlerini planladılar.

Durdum ve düşündüm…..

Acaba Çiftçi Mehmet’in tek sorunu planlama yapmak mıydı?

Mesleki Gelişim Uzmanlığı 1. Modülde “Yaşam Çarkı” çalışmamı dolduramadığımı hatırladım. Korkmuştum, çarkta bir şeylerin eksik çıkacağını biliyordum. Bu gerçekle yüzleşmek beni korkutmuştu.

Biz de öyle “Çiftçi Mehmet” gibi değil miyiz? Küçücük yirmi dört saatin içine  anne olmayı, bir öğretmen olmayı, eş olmayı, kendinle ilgilenmeyi, evlat olmayı vb. daha bir dolu rolü sığdırmaya çalışmıyor muyuz? Bir de üstüne üstlük en iyisi olmaya çalışıyoruz. En iyisi olmaya çalışırken ise bir bakıyoruz ki ne iyi olması her şey sarpa sarmış! Tüm roller elimizden kaymış gitmiş. Bir bakıyoruz ki ne iyi bir eş olabilmişiz, ne iyi bir anne, ne de iyi bir evlat….Sadece kala kala iş kalmış elimizde…..

Anneliğe ağırlık vereyim derken diğer yerler geride kalıyor. Kendimizle ilgilenelim derken bu sefer ne bir eş olabiliyorsun, ne iyi bir çalışan ne de iyi bir anne…….. Bunun gibi devam edip gidiyor hayat…. Yıllar geçiyor ve bir bakıyorsunuz artık bir çok şey için geç olmuş. Akmış gitmiş hayat.

Durup düşünmeye başlıyorsun. Nerede yanlış yapmış olabilirim? diye. Halbuki her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştüm, en iyisini yapmaya çalışmıştım diyorsun. Çiftçi Mehmet gibi kala kalıyorsun hayatın tam ortasında yapayalnız.

Acaba Çiftçi Mehmet’in sorunu sadece zamanı iyi kullanamaması mıydı? Plansız hareket etmesi miydi?

Yoksa en iyisini yapmaya çalışırken hiç kimseden yardım istememesi miydi? Yardım isteseydi acaba işlerini yetiştirebilir miydi? Her şeyi üstlenmeseydi tüm işleri bitirebilir miydi?

Sanırım en iyisi olmaya çalışmamalı hayatta ve hiçbir şeyi tek başına yapmamalı. Yardım isteyebilmeli. Ben yapamıyorum diyebilmeli bu hayatta. Sonra ise bir anne de olunur, öğretmen de, eş de olunur. Yeter ki imdat demeyi bilmeli….

Şimdi soruyorum size “Çiftçi Mehmet” eve doğru giderken ne düşünmüş olabilir acaba ?

Yazar: #MGUSP Katılımcısı Özge Orhan

 

1 comment

Bir cevap yazın