Hayat Sen Nasıl İstersen Öyle!
Bu cümleyi bir sabah işe giderken trafikte uzun kaldığım günlerden birinde, İstanbul’da yaşıyorsanız bu her gün demek, ışıklarda beklerken gördüm. Hani direklere asılan reklamlar vardır ya öyle bir reklam. Başta bir dizinin sloganı sandım, kim bilir ne kadar dramatik senaryosu vardır diye düşündüm, yeşil ışık yanmasa bir iki bölüm bile yazabilirdim!
Yolda düşünmeye başladım ~Hayat sen nasıl istersen öyle~ Kendi yaşamımı, anlamlandırmaya çalıştığım hayatımı, evimi, işimi, ailemi, dostlarımı, arkadaşlarımı, çevremi, iyi ve kötülerimi, doğru ve yanlışlarımı, sevdiklerimi ve sevmediklerimi, mutluluklarımı ve mutsuzluklarımı, öfkelerimi ve sevinçlerimi, korkularımı, aklımı ve sağduyumu.
Kendime sormaya başladım gerçekten tüm bunlar ben nasıl istersem öyle mi?
Bu soru kalbimle aklımın arasını açtı! Kalbim olur mu canım, bunların bazıları senin seçimin ama bazıları dış merkezli geliyor sen de karşılıyorsun derken, aklım elbette hepsi sen nasıl istersen öyle şekilleniyor, tamamen sen nasıl yaşamak istiyorsan öyle yaşıyorsun diyor. Kalbim ikna olmadıkça aklım örnekler vererek ısrar ediyor.
Şöyle bakalım, doğru dediğin şeyler kime göre doğru? Sana göre.
Yanlış olduğuna kim karar veriyor? Sen.
Bunun üzerine üzülmeye ya da mutlu olmaya kim karar veriyor? Yine sen…
Galiba ikna oldu kalbim, evet ben yaşıyorum tüm bu duyguları ve ben yapıyorum tüm eylemlerimi bunun üzerine.
Başarabilsem yerine koymayı “………yı” korkmadan cesurca yaşayabilsem tüm duyguları kıvamında, dengeli…
Bir uzmanla yaptığım bir görüşme, paylaşım geldi aklıma, diyordu ki denge en önemli unsur, insan yaşamı için fiziksel ve zihinsel denge.
Hepsini yaşamalı insan hata da yapabilmeli, kötü insan da olabilmeli, sorumsuz da olabilmeli yeri geldiğinde, yeterki dengeli olsun yin ve yang gibi dediğinde benim de merakım artmıştı ve araştırmıştım bu felsefi öğretiyi.
Her şeyin birbirinden ayrılamaz iki karşıt kutbu vardır. “Yin” ve “Yang” kutubu. Nerede Yin ve Yang kutuplaşması oluşur, orada hareket de başlar. “Bir” “Hiçlikten” gelir. “İki” de Bir’den doğar. Her şey ise İki’nin yani iki kutbun Yin ile Yang’ın tükenmeyen, değişen ve dönüşen sarmal döngüsünün ürünü olarak ortaya çıkar. Kutuplar birbirinin özünü karşıtında barındırır. Uyum, Yin ve Yang’ın göreceli denklik halidir. Kutuplar karşılıklı bağlılık ilişkisi içindedirler. Her sorunun çözümü; sevginin, nefreti; eylemsizliğin, eylemi; savunmanın, saldırıyı barındırması gibi anlatıyor Wikipedia Yin ve Yang ilişkisini.
Sohbet ve sonrasındaki araştırmalarım beni bütünü algılamaya götürdü. Bütünlük deyince Mevlana’nın sözleri benim için önemli bir yolda tutucudur.
“Bir can var canında o canı ara!
Beden dağındaki gizli mücevheri ara!
Ey yürüyüp giden dost bütün gücünle ara!
Ama dışarıda değil, aradığını kendi içinde ara!”
Bütünün bir parçası olduğum gerçeğini kabullendiğim de, hayatı sevgi ile kabullenmek ve uyum içinde yaşamak. Her şey şimdi ve burada ve kendi seçimlerim ile…
İşime geldiğimde sabah evden çıktığım ben değildim, yol boyu ne kadar çok kendimle yüzleşmiş, ne kadar çok beni düşünmüştüm, iyi oldu dedim kendi kendime ne kadardır kendime böyle bir zaman ayırmamışım, rahatladım, derin bir nefes aldım ve güne maillerime bakarak başladığım için bilgisayarımı açtım, önce tabii ki bu slogan neye, kime aitmiş bir de ona bakayım dedim.
Sürpriz! Çocukluğumdan beri beni tanıyanlar bilir en sevdiğim hatta tek sevdiğim çikolata Tadelle’dir. Markete gidince dayanamayıp aldığım, diyet zamanlarımda bile yiyemeyeceğimi bildiğim halde aldığım ve çevreme dağıttığım Tadelle, reklam ona aitmiş. Tesadüf müdür yoksa bana gönderilen bir sinyal mi ☺ bilemiyorum.
İşte şimdi tamam, benim için anlamı bir kat daha arttı bu cümlenin. Düştüğüm anlarda, yorgun hissettiğim ya da mutsuz, umutsuz olduğum zamanlar için sloganımı buldum.
Hayat ben nasıl istersem öyle…..
Yazan: Göknur Karlı
Kalemine yüreğine saglik Göknur hocam…tam da ihtiyacim olan bir zamanda yazınızı okudum…bundan sonra bu cumle benim de sloganim😊