Eleştirel Düşünme ve Soru Sorma Stratejileri

Eleştirel Düşünme ve Soru Sorma Stratejileri

Eleştirel düşünme genellikle olguların ve bulguların sürekli eleştirilmesi ve sürekli yanlışlamalar bulmak olarak kabul ediliyor. Oysa ki eleştirel düşünmeden kasıt, okunan, bulunan ya da söylenen bilgilerin hakkında mutlak bir sonuca varmak yerine, alternatif açıklamalar olabileceğini de göz önünde bulundurmak olmalı.

Eleştirel düşünmenin üç tane süreci var:
  1. Değerlendirme olarak eleştirel düşünme
  2. Problem çözme olarak eleştirel düşünme
  3. Entelektüel gelişim süreci olarak eleştirel düşünme

Değerlendirme açısından eleştirel düşünmede amaç, öğrencilere günlük yaşamda karşılaştıkları önyargı, varsayım ve kandırmacılıkları tanımada, yardımcı olmaktır.

Satır içi resim 1Problem çözme olarak eleştirel düşünmede öğrencilere hiçbir problemin tek çözümünün olmadığı, her zaman alternatiflerin olabileceği öğretilmelidir.

Entelektüel gelişim sürecinde ise öğrenciler sırayla dört aşamadan geçerler. Öğrencileri “Doğru cevabı otoriteler bilir.” noktasından alarak sırayla “Herkesin fikri değerlidir.”, “Herkesin doğrusu kendinedir. ” ve en nihayet “Doğrular, koşulları içinde değerlendirilir.” noktasına taşımak gerekir.

Elbette öğrencileri bu noktaya getirebilmek zaman alan bir süreçtir. Öğrencilere birden bire eleştirel düşünme alışkanlığı kazandıramazsınız. İlköğretimin dördüncü, beşinci sınıfından itibaren bunun üzerinde durulması gerekir. Tıpkı kitap okuma alışkanlığının bir yılda kazandırılamayacağı ya da kazandırılsa bile gerekli birikimin bu kadar kısa bir sürede sağlanamayacağı gibi.

Hele ki bizdeki gibi ezberci eğitimin tornasından çıkmış öğrencilere belli bir yaştan sonra bu beceriyi kazandırmak oldukça zordur. Bununla ilgili Zehra İpşiroğlu’nun üniversite öğrencileriyle yaptığı ve sonuçları çok çarpıcı olan bir deneyi var.

critical-thinking

Zehra İpşiroğlu, üniversite gençlerinin ne kadar düşündüğünü anlayabilmek için bir deney yapmaya karar verir. Bu deney için Ferid Edgü’nün çok ince bir alayla kaleme aldığı “Türk politikacılarının Kültürle ve Sanatla Olan İlişkileri” konulu denemesini seçer. Yazıyı, yazarın adını vermeden öğrencilerine okur ve bu yazıdan ne anladıklarını açıklamalarını ister. Bu yazı, hem yazınsal bir metnin okunup değerlendirilmesi hem de gerçeklere yapılan somut göndermeler açısından önem taşımaktadır. Hatta İpşiroğlu’nun bu girişimine üniversitedeki hocalar gülerler ve üniversite düzeyine gelmiş bir öğrencinin böyle bir yazıyı yanlış yorumlamasının olanaksız olduğunu söylerler.

Sonuç, gerçekten beklenilmedik şekilde çarpıcıdır. Yazıyı 92 öğrenciden sadece 4’ü anlamıştır.

Zehra İpşiroğlu bu sefer başka bir yazı okutur öğrencilerine ve sonra her iki yazının da aynı yazara ait olduğunu söyler. Öğrenciler şaşırırlar, kimi yazara kızar, kimi kendine güler, kimi de  yazıyı anlamamış olduğu için üzülür.

Peki neden eleştirel düşünemiyoruz?  Cevabı çok basit aslında. Çünkü kitap okumuyoruz. Çünkü ön yargılarımız var. Çünkü bağımlı düşünmeye alışmışız, çoğumuzun kendi düşüncesi yok.

Ne zaman ki öğretmenler olarak  doğru ya da yanlış, bir insanın kendine ait bir fikrinin olmasını yücelteceğiz, o zaman çocuklarımız düşünmeye başlayacak.

Gelin şimdi eleştirel düşünme becerisini geliştirmek için öğrencilere nasıl sorular sormamız gerektiği üzerinde duralım. “Düşünen Sınıf  İçin Öğretme ve Öğrenme Yöntemleri” kitabında bu konu  çok ayrıntılı ve güzel bir şekilde verilmiş:

  • Birden fazla doğru cevabı olan sorular sorun.
  • Soruyu sorduktan sonra kendinden çok emin olmayan öğrencilerin cevap oluşturmak için kullanabileceği bir bekleme süresi verin.
  • “Başka neler ekleyebilirsiniz?” , “Pelin, senin fikrin ne?” gibi takip soruları sorun.
  • Verdiğiniz geri bildirimlerde öğrencilerin görüşlerine ne destek olun ne de bu görüşlere karşı çıkın, ancak katılımlarına olumlu geri bildirim verin. Böylece tartışmanın bitmesine neden olmazsınız ve tartışma devam edebilir. Örneğin “İlginç”, “Bunu hiç düşünmemiştim.” tarzında yorumlar yapın.
  • Özet yapmalarını isteyin. “Mehmet’in fikirlerini farklı kelimelerle kim anlatabilir?”
  • Diğer öğrencilere sorular sorun: “Kimler Cenk’le aynı fikirde?” “Kimler bu fikre karşı? Neden?”
  • Öğrencileri birbirine sorular yöneltmeye teşvik edin.”Berna’ya sor bakalım, senin söylediklerine ekleyecek bir şeyi var mı?”
  • Şeytanın avukatlığını yapın. “Eğer……….olsaydı nasıl hissederdin?” , “Eğer……..olsaydı, bu soruya cevabın nasıl değişirdi?”
  • Yüksek sesle düşünme tekniğini kullanın. “Bu sonuca nasıl vardın?”
  • Tartışmayı, sadece katılmak isteyen öğrencilerle sürdürmeyin, diğerlerine de söz verin. Ancak öğrenci cevap vermemeyi tercih ediyorsa bir sonraki öğrenciye geçmekte zaman kaybetmeyin.
  • Öğrencilere bir sorunun birden fazla cevabı olabileceğini hatırlatın.
  • Başka bir açıdan bakmalarını sağlayın. “Eğer……..’nin yerinde olsaydın, şimdi vermiş olduğun cevap hakkında ne düşünürdün?”
  • Hayal etmelerini sağlayın. “Eğer….olsaydı ne olurdu?”
  • Cevapları başka konularla ilişkilendirin. “Bu cevapla…….arasında ne tür benzerlikler var?” “Bu ikisinin farklılıkları neler?”
  • Öğrencilerin verdikleri yanıtlarda değişiklikler yapın. “Bu fikrini…….yönünde değiştirmene ne /neler neden olabilirdi?”, “Anıl’ın fikirleri ile Mehmet’in fikirlerini birleştirirsek ortaya çıkan ne olur?”
Kaynaklar:
  1. Zehra İpşiroğlu, “Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme”
  2. Düşünme ve Eleştirel Düşünme, Özel Öğretim Yöntemleri Dersi Araştırma Projesi Raporu
    http://tins116.cankaya.edu.tr/uploads/files/dusunmeveelestireldusunme.pdf
  3. Alan Crawford ve diğerleri, “Düşünen Sınıf İçin Öğretme ve Öğrenme Yöntemleri”

Yazar

Ayhan Aydın, “Eğitim Hikayedir” adlı kitabında eğitimi en çok benimsediğim haliyle şöyle tarif eder: "Eğitim, her şeyden önce empatik, farkındalık, duyarlık, sevecenlik, nezaket, hoş görü, anlayış ve sevgi gibi duygusal dönüşümleri kazandırma amacına dönük örüntülerden oluşmalıdır. Bu bağlamda hikaye insanların içinde yaşadıkları hayata ve kendilerine bakabilecekleri bir aynadır. Gerçekte hikayenin insanoğlunun bütün bilgeliğini, örtülü ya da açık hastalıklarını yansıtan gizemli bir gücü vardır. Bu nedenle eğitim, bir bakıma hikaye anlatma ve anlama sanatıdır." İşte bu yüzden eğitimle ilgili tüm yazılarım bir hikayeyle başlar.

3 comments

Bir cevap yazın