Yaşamadan Öğrenemezsin Küçük Ağaç

Yaşamadan Öğrenemezsin Küçük Ağaç

Kitap okumayı seven bir grup eğitimci olarak belirli periyotlarla bir kitap belirliyor ve birlikte belirlediğimiz buluşma tarihine kadar bu kitabı okuyoruz. Buluştuğumuz zaman hepimiz kitapla ilgili düşünce ve yorumlarımızı eğitim bağlamında konuşuyor, tartışıyor, sorguluyoruz.

Bu ritüel yaklaşık dört senedir devam ediyor. Biz ise dört senedir, öylesine veya ne bileyim öğrenmek, paylaşmak olsun diye okuyoruz…

Toplantılarımızın birinde “Forrest Carter”ın yazdığı “Küçük Ağacın Eğitimi” kitabı için bir araya gelmiştik. Kitabı ilk olarak katıldığım bir seminerde duymuştum. Sonra üç dört farklı seminerde aynı kitabın ismini duyduğumda, “Demek ki önemli bir kitap, alıp bir an önce okunmalı…” diye soluğu kitapçıda aldım.

Kitabı ilk olarak kitapçıdaki, eğitim psikolojisi, eğitim bilimlerine giriş, sınıf yönetimi, ölçme değerlendirme gibi kitapların bulunduğu eğitim bilimleri bölümünde aradım. Kitabın adında “Eğitim” olunca tabi, kitabı bu kitapların arasında bulabileceğim gibi garip bir ön görüye kapılmıştım. Fakat yoktu. Bir süre romanlar, aile eğitimi, kişisel gelişim gibi alanlarda şansımı denediysem de bir türlü kitaba ulaşamadım. Daha sonra neyse ki kendime olan inadımı bırakarak bir görevliye danışmayı akıl edebildim. Görevliye durumu anlattım. Görevli beni daha önce çok fazla etrafında gezinmediğim bir bölüme götürdü.

“İşte buradaaa!” Ne, antropoloji mi? Nasıl yani? Antropoloji bölümünde isminde eğitim geçen bir kitap… İşin açıkçası çok fazla ilgilenmediğim bir alan olduğu için canım biraz sıkılmadı değil. Yine de o kadar ballandıra ballandıra anlatmışlardı kitabı…Aldım.

Kitabı evde çalışma masamın üzerinde görebileceğim bir yere koydum. Bir iki hafta geçti, üzerine bir iki ay. Bir süre elime alamadım kitabı. “Antropoloji he, ağırdır şimdi.” Kitap da bir taraftan durduğu yerde bana göz kırpıyor sanki. Aldım elime kitabı, okuyacağım, karar verdim.

Hani soluksuz okumak deyimi vardır ya, soluğum kesiliyor arada, başıma ağrılar giriyor, sonra huzurlu bir mutluluk, içimden geçen söylenmeler, ara sıra göz yaşarmaları, şaşkınlık, hayranlık, öfke vb. Nasıl bir kitap bu kitap…

Ve son sayfalar… Bu kitap bitmemeli, bitemez düşüncesi… Okuduğum en iyi kitaplar listesini alt üst etti resmen. Tepede bir yerlerde artık. Ne kadar gerçek, ne kadar doğal, ne kadar yaşamla, yaşanmışlıkla, doğal bir öğrenme süreciyle ilgili.

Kitap aslında bir yaşam hikâyesi, yazarın kendi yaşamından bir kesit aslında. Küçük bir Kızılderili çocuğun büyükanne ve büyükbabasıyla geçirdiği yaşantıdan yola çıkılarak yazılmış. Onların birbirleriyle olan etkileşimi, iletişimi ve sunilikten uzak doğal bir öğrenme süreci. Kitabın her bir sayfasında insanlıkla, insan olmakla ilgili ayrı bir öğreti var. Oturup size kitabı anlatmayacağım şimdi. Zaten başaramam da…

Fakat yazımı, kitabın içinde geçen ve beni çok etkileyen bir bölümü aktararak tamamlamak istiyorum.

Küçük Ağaç’ın yanına tanımadığı bir yabancı gelir. Yabancının yanında küçük bir buzağı vardır.  Adam Küçük Ağaç’a ne kadar parası olduğunu sorar. Küçük Ağaç’ın büyükbabasıyla yaptığı işlerden kazandığı sadece 50 senti vardır. Yabancının biraz yüzü düşer. Fakat sonra küçük ağacın buzağıyı çok sevmesi, buzağının da ona çok alıştığını ve kendisinin ne kadar iyi bir insan olduğunu anlatarak buzağıyı Küçük Ağaç’a satmak istediğini söyler. Küçük Ağaç’ın hiç böyle bir niyeti yoktur. Fakat Küçük Ağaç, yabancının ısrar etmesi ve buzağıyı da bir o kadar çok sevmesi üzerine onu cebindeki bütün parayı vererek satın alır.

Küçük Ağaç büyükbabasının yanına giderek durumu anlatır. Durum büyükbabanın hiç hoşuna gitmez fakat konuyla ilgili Küçük Ağaç’a hiçbir şey söylemez. Buzağı yolda giderken bir süre sonra yere yığılarak ölür.

Olayın üstüne, Küçük Ağaç’ı üzüntülü halini gören büyükbaba:

“Görüyorsun Küçük Ağaç, öğrenmenin yapmaktan başka yolu yok. Senin buzağıyı almanı engelleseydim, her zaman bir buzağın olması gerektiğini düşünecektin. Sana satın almanı söyleseydim, öldüğü için beni suçlayacaktın. Öğrenmek için yaşamak zorundasın.”

Sonra Küçük Ağaç büyükbabayla bu yaşadığı deneyimden nasıl bir öğrenme çıkardığını tartışıyorlar.

Kitap eğitim adına seminerler, konferanslar ve eğitimlerde kavramsallaştırdığımız, bas bas bağırdığımız her şeyin doğal ve bir o kadar gerçek, işlevsel haliyle içinde barındırıyor. Bu yüzden önerim; kitabı yaşayarak, bir süre için onun sayfalarının arasında nefes alarak, öğrenmenin sunilikten uzak doğal yapısına tekrar bakmak olur…

Barış Sarısoy /twitter: @barissrsy

Yazar

Akademik Koordinatör & Eğitmen

1 comment

  • İnce çizginin diğer ucuyla ilgili de bir öykü de var mı? “Yaşamadan öğrenemezsin” ama her şeyi yaşayarak öğrenmeye kalkarsan da ölürsün.

Mehmet Arat için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et